Gerek sosyal medyada gerekse günlük hayatta imaj üzerine yapılan pazarlamalar bizi dış görünüşümüzle ilgili çeşitli değişiklikler yapmamız konusunda teşvik ediyor. Bazen bu durum daha ileri gidiyor ve sanki çekici bir vücuda sahip olmak, sağlıklı olmaktan daha önemliymiş gibi sunuluyor. Bu meydan okuma genç veya yaşlı fark etmeksizin bizi avucunun içine almış gibi gözüküyor.
Bu durum çeşitli diyetlerin, detoks ürünlerinin, light gıdaların ortaya çıkmasına sebep olurken problem de bir o kadar büyüdü. Artık market raflarının bir kısmı diyet ürünlere, glütensiz beslenmeye ve kilo vermeye yardımcı çaylara, sulara veya özel karışımlara ayrılmış durumda. Bu kadar hızlı büyüyen bir pazarda başarı oranının düşük olması ise büyük bir tezat oluşturmakta. Elimizin altında bu kadar imkân ve ürün varken neden hala toplum olarak kilomuz hızla artıyor? Bu artış fiziksel sağlığımızın yanı sıra psikolojimizi de olumsuz etkilemekte. Yeme bozuklukları, depresyon, öz güven ve öz saygıda azalma, birçok insanın içinde olduğu durumu tanımlıyor. Bize sunulan bu ürünler ve diyet sektörünün sürekli önümüze koyduğu reçetelerin arkasında yatan motivasyon ve insanların kilo vermede ya da verdiği kiloyu geri almamak konusunda başarısızlığının sebebi üzerinde düşünülünce ortaya çok büyük bir pazarın devamlılığını sağlaması için yapılan çalışmaları görebiliriz. Başarısızlığı kanıtlandığı halde neden milyonlar bu ürünleri kullanmakta ve kilo vermek için büyük miktarda para harcamaya devam etmektedir?
Ketojenik Beslenme Sayesinde Protein Dolu Bir Yaşama Başla
Bazı soruların cevabı aslında gözümüzün önünde duruyor. Kırılmanın başladığı yere geri dönüp hayatımızda neyi neyle yer değiştirdiğimize bakalım. Evde yenilen yemekleri dışarıdan sipariş ettiğimiz yemeklerle değiştirdik. Marketlerde sunulan hazır, yarı hazır, paketli gıdalar, kahvenin yanına iyi gider diye aldığımız kurabiyeler, çikolatalar ve tabi ki olmazsa olmaz diyet bisküviler var şimdi alışveriş sepetimizde. Davetlerde sunulan onlarca çeşit ikramlıklar, içecekler, tatilde açık büfe ve öğle arasında yediğimiz atıştırmalıklar pusuda bekleyen düşman gibiler değil mi? İşte bu yaklaşımla bakarsanız beslenmeye içinizde sürekli olumsuz bir tavırla, yemek yemeyi kötü bir alışkanlık gibi görebilirsiniz. Ve aslında hepimiz biliyoruz ki kötü alışkanlıkları bırakmak hiçte öyle kolay değil. Peki, ne yapalım? Öncelikle beslenmeyi normalleştirelim.
Beslenmek hem hayati hem de çok güzel bir faaliyet. Güzel ve önemli günlerin en can alıcı kısmı yemeklerdir. Eve misafir gelecekse önce ne pişireceğimizi veya ne alacağımızı düşünürüz. Bayramlarda hazırlık deyince önce yemekler gelir aklımıza. Düğün yemekli mi olacak yoksa kokteyl mi? Bu kadar önemli bir kavramı görmezden gelmek, yokmuş gibi davranmak adil değil. Yemek önemli, zevkli ve kesinlikle mutluluk verici bir kavram. Kilo almanızın veya sağlıksız olmanızın önündeki engel yemek değil, yemeği nasıl algıladığınız. Öncelikle yemekle dost olmayı seçin, tadını çıkarın. Karın ve basen yağlarınızdan kurtulmak için yaptığınız zorlu rejimler veya günlerce açlık sınırında yaşamak size ileride daha çok kilo ile geri dönecektir. Kırılma noktası beyninize attığınız formatla başladı. Yemek yemeyi bilinçaltınızda olumsuz olarak etiketlendirdiğiniz an artık mücadele başlamıştır. Her duygusal iniş çıkış sizi buzdolabına yöneltecektir. Orada en zararlı olduğuna inandığınız yiyecekle hırsınızı alacaksınız. Hiç çok üzgün olduğunuzda yarım kalan işlerinizi bitirmek, yazılacak bir yazıya başlamak ya da ütü yapmak geliyor mu aklınıza? Çoğunluk duygularını yemek ile bastırmayı tercih edecek yine. Bunlar çok normal davranışlar. Size bu davranışlardan ya da yemek yemekten vaz geçin demiyorum. Size önerim bu iniş çıkışlarınızı da azaltacak, zihninizi berraklaştıracak ve aynı zamanda yemekle aranıza koyduğunuz mesafeyi olumlu yönde değiştirecek bir beslenme tarzı olan ketojenik beslenme.
Ketojenik Beslenmenin Temel Avantajları
Ketojenik beslenme ile ilgili henüz olumsuz, büyük çaplı ve saygın bilim dergilerinde yayınlanmış bir makale yok. İlk defa epilepsi hastalarını tedavi etmek için uygulanan bu yöntem daha sonra kanser, diyabet ve daha birçok rahatsızlığın tedavisinde uygulanmaya başlandı. Son yıllarda ülkemizde de adını sıkça duymaya başladık. Neden ve nasıl bu kadar yaygınlaştı?
Dört yıldır ketojenik beslenenlerden en sık duyabileceğiniz sözler aç kalmadan, yorulmadan ve olumsuz duygulara kapılmadan devam edilebilecek bir beslenme türü. İlk haftadan itibaren enerjide büyük bir artış hissedilir. Birçok insan bu beslenmeyi yaparken enerji artışı sayesinde aynı anda işe gidiyor, çocuk bakıyor, spor yapıyor ve hafta sonları ek iş yapılabiliyor. Bunları yaparken aç kalmadan, yorulmadan ve zihinsel olarak çok güçlü hissetmekte en büyük avantajı. Ketojenik beslenme ile açlık duygusu ile barışabilirsiniz çünkü aç olmak enerjisiz olmak değil.
Ketojenik Beslenme için Hazır Mıyız?
Neleri yiyemediğinizden çok neleri yiyebildiğinize odaklanın ve aslında seçeneklerin ne kadar çok olduğunu görün. Sağlıklı yağlar, yumurta, et, tavuk, balık, sakatat, yeşil sebzeler serbest. Bitter çikolata tüketebilirsiniz. Daha önce hiç hindistan cevizi yağlı ya da tahinli kahve denediniz mi? Muhteşem bir yumuşaklık ve uzun süreli tokluk sağlayan bu kahve sabahları yoğun iş temposundan önce en iyi dostunuz olabilir. Burada amaç sizinle tarifler paylaşmaktan ziyade hazır olup olmadığınız konusuna odaklanmanızı sağlamak. Tariflerden veya reçetelerden önce yapılması gereken şey hazır olmaktır. Hem ruhen hem de anlayış olarak hayatınızda bu değişikliği yapmaya hazır olmanız gerekiyor. Çünkü etrafımızı sarıp sarmalamış bir gıda sektörü ve bunu sürekli karşımıza çıkaran pazarlama teknikleri var. Hiç yemek sektöründe sağlıklı bildiğimiz gıdalarla sağlıksız gıdaların fiyatını karşılaştırdınız mı? Salataların fiyatının ne kadar yüksek olduğu dikkatinizi çekti mi? Okul kantininde satılan ürünlerin ne kadarı sağlıklı gıda kategorisinde? Her şey sanki daha da kilolu insanlar, nesiller yetiştirmek üzerine kurulu.
Etrafınızda olup bitenin farkında olun. Kahve dükkânlarında sırada beklerken göz kırpan kekler, market kasasının yanında beklerken öpücük gönderen gofretler sizi zorluyor olabilir ama irade ve hedefiniz daha ağır basıyor olacak artık. Ne zaman iradenizin kırılacağını hissetseniz eve gidip tereyağında sucuklu yumurta yapın. Geceleri buzdolabının önünde bittiğinizde biraz peynir biraz zeytinle duygularınızla yaptığınız savaşı yenebilirsiniz. Eskiden ağlarken gömüldüğünüz dondurmanın ya da kekin yerini yumurta, gece açıklamalarında tükettiğiniz kraker ya da bisküvinin yerini zeytin, peynir ya da beyaz et alsın. Ne değişti? Duygular aynı. Yine kızıyoruz, ağlıyoruz, mutsuz oluyoruz ve bu duygularımızla baş ederken yiyeceklerle kaçamaklar yapıyoruz ama yediklerimiz artık yüksek karbonhidratlı, karaciğerimize, kalbimize, damarlarımıza ve basenlerimize olumsuz etkileri olan gıdalar değil. Sinirinizi zeytin yiyerek, mutsuzluğunuzu ise sucuklu yumurta yiyerek yatıştırdığınızda ertesi gün şiş bir karın ve halsizlikle karşılaşmıyor olacaksınız. Evet, fazla kalori aldınız ama geceyi en az hasarla kapattınız.
Ketojenik Beslenirken Küçük Kaçamaklara Hazır Olun!
Duygularımızla veya çevremizde olan bitenle mücadele etmek hayatın bir parçası. Bu mücadele içinde nasıl göründüğümüz ise vazgeçilmez bir öğe. İyi görünmek, zarif ve güçlü bir vücuda sahip olmak bu yüzyılda üzerine çeşitli sektörlerin bile kurulduğu çok önemli bir istek. Vücut olumlama, kendinle barışık olma bu konuda atılmış önemli adımlar ama bunlara rağmen hepimiz o ince ve çekici bedene sahip olmak istiyoruz ve ben bu konuda attığım önemli bir adımı sizinle paylaşıyorum. Ketojenik beslenme ile hiç aç kalmadan 6 kilo veren bir kadının sözlerine dikkat edelim, “Zaten 64 kiloydum ve istediğim sadece 1 beden daha küçülmekti ama o son 5-6 kilo vermesi en zor olan kilolardır, yani zaferim çok büyük. Giden 6 kilo ama küçülen 2 beden çünkü ketojenik beslenme kastan kaybetmeden sizi çok inceltir, şekillendirir. Hayatımın en zor döneminde uyguladığım bu beslenme ile belki de beni yıkabilecek değişiklikleri karşıladım. Hiç olumsuzluğa düşmedim ama kızgınlıkla sık sık kendimi hırpaladım. Bu süreçte yağların vücuduma ve zihnime sağladığı olumlu etkileri göz ardı edemem. Her kötü haberi fırsata çevirmeye odaklandım. Aynı anda çok iş yapabildim. Durup bir şeyler atıştırayım, bugün ne yiyeyim derdim olmadan uzun süre çalışabildim. Çok büyük zorlukları çok büyük kolaylıklarla atlatmaya çalıştım ve üstelik ketojenik beslenmenin bütçeme sağladığı faydalar ise inanılmazdı. Daha az sıklıkla yedim, abur cubur, atıştırmalık, ekmek, tahıl, tatlı hayatımdan çıktığı için param cebimde kaldı”. Görüldüğü üzere yine kaçamaklar yapabiliyoruz ama artık sağlıklı seçeneklere yöneliyoruz.
Bu yaşam yolculuğunda yapacağınız bir değişiklik ve daha önce kavuşmayı istediğiniz bedene ne estetik cerrahinin katkıları ne de diyet sektörünün ürünleri olmadan ulaşabilirsiniz. Şimdi hiçbir zaman şiş bir karın, giysilerden taşan vücut yağları ve pantolonlara eziyet eden basenler olmadan devam edebilirsiniz. Doyasıya yiyip, içip sağlıklı kalabilirsiniz ve duygularınız sizi ele geçirmeden sucukla, hindiyle ve tahinle ketojenik kaçamaklar yapabilirsiniz. Eğer ciddi bir rahatsızlığınız yoksa hayalinizde giymek istediğiniz ama size bir türlü olmayan giysiler varsa, çeşit çeşit diyet sonucunda başarısız olmuşsanız ve hala market arabanızda diyet ürünler çok yer kaplıyorsa, durup her şeye ara verin. Aynı yol sizi başka yere götürmez. Belki artık fabrika ayarlarınıza dönmenin vakti gelmiştir ve buna en uygun beslenme olan ketojenik beslenmeyi deneyebilirsiniz.
Ketojenik Diyet Nedir?
Yüksek protein içeren besinlerin tüketilip, karbonhidrat bakımından daha fazla değere sahip besinlere ilgi duyulmasının önüne geçilerek yapılan diyet şekline denir. Son zamanlarda artış gösteren gıda teröründen nasibimizi almamak ve sağlıklı beslenmek adına özellikle bayanlar tarafından sıklıkla uygulanmaktadır. Uzun ömürlü yaşamın ilk anahtarını bulduğunuza göre artık vücudunuzu forma sokmaya başlayabilirsiniz.
Popüler olan ketojenik diyeti araştırırken sayfanızla karşılaştım. Ellerinize sağlık çok güzel bilgiler vermişsiniz.